Hayatı Yaşarken Frene Basmak

Sefa Yılmaz
4 min readNov 27, 2021

--

Her şey çok hızlı değil mi? Her şey her gün daha da hızlı olmaya başlamadı mı sizce de?

En son sadece küçük bir konuya tüm benliğinizi ne zaman ayırdınız? Hatırlıyor musunuz?

En son hiçbir teknoloji ürünü olmadan, yanınızda kimse olmadan bir sokakta ne zaman yürüdünüz?

Yavaşla! Arkasından koştuğun her şey gelip seni yakalayacak. -John De Paola

Evet çok fazla soru sorarak başladım, aslında belki de hikaye benim için böyle başladığı içindir. Çünkü yaklaşık 2 yıl önce kendime bu soruları sormaya başladım. Sonra hayatımın ilk 12–13 yılından sonrasını -yani büyükşehire taşındıktan sonrasını- pek hatırlamadığımı farkettim. Ama öncesini neredeyse olay olay hatırlıyorum. E peki ne farketti? 1 senede hafızam mı zayıfladı? Aslında hayır, tam bir yarışın, kalabalığın içine düştüm ve sonra her şeyi sadece günü geçirmek için yaşadığımı farkettim.

Bu tür yazılar neden yazılır? Kim neden yazar bilmiyorum ama ben bunu okuyacak bir sürü insandan sadece 1 veya 2 kişinin bile bunu denemesi ihtimali olduğu için yazıyorum, yani amacım tüm okuyanların hayatını değiştirmek değil, kişisel gelişimci veya psikolog değilim, deneyimlerimi paylaşmak istedim:)

Şimdi konumuza dönelim: Yavaşlamak

Hayat, ülke, iş hayatı, insanlar, teknoloji ve şu an hayatımızda bulunan her şey çok hızlı ve her gün daha da hızlı olsun diye milyonlarca insan çalışmaya devam ediyor. Evet bunlar çoğu zaman hayatımıza değer katan şeyler olabilir ama bu hızın içerisinden bazen çıkıp yavaşlamak gerekiyor.

Hemen hemen herkesin yaşadığını düşündüğüm bir örnekten bahsedeyim; her sabah aynı yolu kullanıp, işe gidip, yine aynı yoldan eve dönüyoruz. Neden aynı yol? Çünkü riske girmememiz gerek, sabah işe yetişmemiz gerekiyor ve o yol ne kadar sürüyor bunu artık biliyoruz, başka yol denemeye gerek yok.

Tamam, yolu değiştirmeyelim, peki her gün geçtiğimiz hatta 40 hafta üzerinden bir hesap yapalım ve günde 2 kez geçtiğimizi düşünelim; yani toplam 1 yılda ortalama 400 kere kullandığımız o yolun gerçekten farkında mıyız? O yoldan kastım; yolun kenarındaki binalar, ağaçlar, dükkanlar ve yol üzerindeki tüm detaylar. Biliyor muyuz gerçekten? Peki diyelim ki aynı yolu sadece 1 kere yürüyerek geçsek, bu saydığım tüm detayların farkına varır mıyız? Büyük olasılıkla evet, hem de tamamının.

Yukarıda anlattığım örnek aslında hem bir gerçek örnek hem de bir metafor. Çünkü tüm hayatımızı böyle yaşıyoruz. Bahsettiğim “hız” ve “yavaşlık” tam olarak fizikteki karşılığıyla eş anlamlı terimler değil. Biraz farkındalıktan bahsediyorum. Yukarıdaki örnekte bir yol ve o yolda kaçırdığımız şeylerden bahsettim ama bu yolu tüm hayatımız olarak düşünecek olursak her gün her saniye o kadar hızlı yaşıyoruzki; yoldaki şeyleri göremiyoruz. Bu bazen bir ağaç bazen bir insan ve çoğunlukla kendi HİSLERİMİZ.

Bir psikoterapiye gittiğinizde genelde ilk benimsetilmeye çalışılan şey şu oluyor; en değerli olan sensin, sen iyi olmazsan çevrende sevdiğin hiçbir şeyin iyi olmasının anlamı yok. Bunu fikirsel anlamda bence çoğu insan biliyor. Peki her gün bir çok başka insana sorduğunuz “Nasılsın?” sorusunu en son kendinize ne zaman sordunuz? Bu yolda o kadar hızlı ilerliyoruzki kendimizi yok sayıyoruz, her zaman kendimizleyiz gibi ama hiçbir zaman kendimizle değiliz.

“Frene Basmak”

Bu iki kelimeden oluşan tanım benim üzerine sürekli düşündüğüm, ve hızlandığımı düşündüğüm anda “frene bas” diye kendime hatırlattığım bir tanım. Frene bas, sağına soluna bir bak ve dön kendine bak.

Bu iki kelimeyi hatırlamak her zaman işime yaradı, her ortamda; iş hayatında, arkadaşlık ilişkilerinde, arabada, yemek yerken vs. Kendinize “bir saniye dur” diyebilmek, hayatınıza beklenmedik bir değer katmaya başlıyor.

Bu dünya düzeninde, özellikle bu ülkede bunu %100 yapabilmek çok uygulanabilir gözükmüyor, ama bu konunun en değerli tarafı attığınız her adım hayatınızda büyük bir fark yaratıyor o yüzden büyük bir değişikliğe veya planlamaya ihtiyacınız yok.

“Neler yapıyorum?”

Biliyorumki özellikle -biz mühendisler- daha somut şeyler bekliyoruz, yani örnekler. O yüzden ben kendi yaptığım bir kaç örnekten bahsedeyim belki denemek istersiniz :)

1-Kendime hatırlatmalar yazıyorum. “Frene Bas” gibi şeyler evimde, sosyal medya hesaplarımda, telefonumda arada görebileceğim şekilde bir yerlerde duruyor ve bunu görünce kendime “bir saniye dur ve yaşadığın anın farkına var” diyorum.

En son ne zaman kendinizle 2 saat başbaşa bir aktivite yaptınız?

2-Haftanın belirli günlerinde telefonumu yanıma almadan, kulaklık takmadan, müzik dinlemeden, sokağın sesini dinleyerek daha önce görmediğim yerlerde geziyorum. Bu bir mahalle olabilir, bir sokak olabilir farketmez. Ve bu yürüyüş spor gibi ritimli ve kurallı değil, mesela oturuyorum bir yerde yemek yiyorum, insanları izliyorum, hayvanları seviyorum, bir parka gidip oturuyorum, düşünüyorum, kendimle konuşuyorum. Teknolojiden ve herkesten uzak saatler insanın kendine yaptığı en önemli yatırım olabilir.

3-Bir yere giderken kullandığım yolları değiştiriyorum, tek başıma uzun yolculuklar yapmaya başladım -ki en sevmediğim şeylerdendi eskiden-. Ve en önemlisi bir yere varmaya değil, yolun terapik etkisinin tadını çıkarmaya çalışıyorum.

4-Birine veya bir şeye sinirlendiğimde, duruyorum. Evet komik gelebilir ama o sinirin dışımda değil içimde patlamasını bekliyorum; çünkü en yanlış sözler, en yıkıcı olaylar ve en büyük kayıplar hep o anın etkisinde yapılan hamlelerle oluyor. Bekleyip, sakinleşip ne diyeceksem ve ne yapacaksam o zaman yapıyorum. Sinirlendiğim konuyu önce sakin bir şekilde düşünmek istiyorum.

Yürümenin Felsefesi, yürümenin tarihini ve insanda yarattığı değişiklikleri açıkça anlatan şahane bir kitap

5-Bu konuda bana faydalı olacağını düşündüğüm şeyler okuyorum, dinliyorum. Bu konu aslında bilinmeyen bir konu değil ve çok popüler. Çoğu meditasyonun içinde barındırdığı ve çoğu terapide üzerinde durulan bir konu ama sanırım önemli olan, 1 adım atmak.

Hakan Günday’ın “Zamir” kitabından bir alıntı.

Etrafımdaki herkesin acelesi vardı.Geç kaldıkları için değil; acele etmeye bağımlı oldukları ve acele etmeden nasıl yaşanır bilmedikleri için. Çünkü bu çağda her şey acildi.

Çok derin bir konudan kısa bir blog yazısında bahsetmeye çalıştım, çok fazla derinliği olan bir konu ve belki günlerce tartışılabilir. O yüzden burada bitirmek istiyorum.

Frene basmayı denemeyi unutmayın!

Sefa

--

--